Artvin Çoruh Üniversitesi Nde Tören Günü

03/05/2013 10:56

Artvin Çoruh Üniversitesi’nde Akademik Giysi Ve 2012 Yılı Bilim Ödülleri Töreni Düzenlendi.


Haber: Tolga Gül







Artvin Çoruh Üniversitesi’nde (AÇÜ) profesör ve doçent unvanı alan öğretim üyeleriyle üniversite öğretim görevlilerinin 2012 yılı içerisinde yaptıkları yayınlar dolayısıyla ödül töreni düzenlendi.

Nihat Gökyiğit Kültür ve Kongre Merkezinde düzenlenen akademik ödül törenine Artvin Valisi Necmettin Kalkan, Artvin Çoruh üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Duman, İl Jandarma Komutanı Jandarma Albay Alper Sır, Adli Yargı ve Adalet Komisyonu Başkanı Mutlu Çat, İl Emniyet Müdürü Hüsrev Salmaner, akademisyenler ve davetliler katıldı.

Bu yıl üçüncüsü yapılan akademik giysi ve ödül töreninin açılış konuşmasını yapan Rektör Mehmet Duman, ülkede yüksek öğretimi planlama ve geliştirme görevini yürüten Yüksek Öğretim Kurumunun anayasa da belirtildiği şekilde yüksek öğretim kurumlarını dengeli bir şekilde ülke geneline yayma konusunda yeterli başarıyı gösteremediğini söyledi.

Yüksek Öğretim Kurumunun ihmal ettiği alanı siyasal otoritenin doldurduğunu belirten Duman konuşmasının devamında “Bugün burada akademik unvan almış arkadaşlarımıza akademik giysilerini giydirmek ve uluslar arası indekslerce taranan bilimsel dergilerde yayın yaparak ülkemizin ve üniversitemizin yüzünü güldüren genç bilim insanlarına, değerli arkadaşlarımıza teşvik ödüllerini sunmak üzere toplanmış bulunmaktayız.

Üniversitemizin kuruluşundan beri üçüncüsünü idrak ettiğimiz Akademik giysi ve ödül törenine katılarak bizleri onurlandırdığınız için sizlere şahsım ve üniversitem adına teşekkür ediyor ve saygılarımı sunuyorum.

Kuruluş tarihleri açısından bakıldığında, Avrupa’da ve ülkemizde üniversitelerin kurulmasındaki zamansal farkın sosyo-ekonomik gelişme farkına yansımış olduğu görünüyor. Bu açıdan bakıldığında, bir ülkede teknik ve medeniyet bakımından gelişme ile yükseköğretimin gelişimi arasında doğrusal bir korelasyon olduğu görülüyor.

Ülkemizde yükseköğretimi planlamak, örgütlemek ve geliştirmek görevi anayasal bir kuruluş olan YÖK’e verilmiştir. Ancak YÖK anayasa ve yasalarımızda belirtildiği şekilde, yükseköğretim kurumlarını dengeli bir biçimde ülke sathına yayma konusunda vaktiyle yeterli çaba göstermemiş, uzunca bir süre yeni kamu üniversitesi önermezken vakıf üniversitesi taleplerini de büyük ölçüde geri çevirmiştir.

Bilindiği gibi tabiat boşluk tanımaz, YÖK’ün ihmal ettiği alanı siyasal otorite doldurmuş, bekleyen ve biriken talepleri karşılamak üzere, 1992 yılında 23 kamu üniversitesini bir anda kurmuş ve gelişmeleri izlemeye başlamıştır. Eskişehir’de Anadolu Üniversitesinin 1993’te bölünerek bazı fakültelerinin Osmangazi Üniversitesi adı altında yeniden örgütlenmesi dışında 1992’den 2006’ya kadar tek bir kamu üniversitesi kurulmamıştır. Anlaşılan beklenen bu süre içinde siyasal otoritenin sabrı taşmış olmalı ki, bu defa ardı ardına 2006’da 10, 2007’de 17 ve 2008’de 9 kamu üniversitesi kurarak sürece tepkisini göstermiştir.

2008’de YÖK’te yönetim değişikliği ile birlikte anlayışlar da değişmiş, vakıf üniversitelerinin önü açılmış, hızla kurulan vakıf üniversiteleriyle birlikte ülkemizde toplam üniversite sayısı 170’i aşmıştır.

Bilindiği gibi üniversitelerimiz kanunlarla kuruluyor, ayrıntılı yönetmeliklerle yönetiliyor. Teamüller daha yeterince yerleşmemiş, gelenekler tam anlamıyla oluşmamıştır. Kurallı bir toplum sayılmamamıza karşılık, kanunlaştırmadan/ kodlaştırmadan aşırı medet umuyoruz. İçinde bulunduğumuz süreçte YÖK ve yükseköğretim camiamız tüm hatlarıyla ideal bir YÖK kanun taslağı hazırlamaya odaklandı ve pek çok kimseyi tatmin etmeyen bir taslak ortaya koydu. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın da söylediği gibi Türkiye’de Anayasa geleneğinde; yasa olacak konuları Anayasaya koyma; yönetmelik olacak konuları yasaya koyma; teamüllerle yürüyebilecek konuları da yönetmeliklere koyma geleneği var. Böylece Anayasa da, yasalar da, yönetmelikler de gereksiz detaylarla alabildiğine şişiriliyor. Yöneticiler yazılı bir kural olmadıkça hareketsiz kalıyorlar, yazılı kurallar da kısa zamanda eskiyerek dinamizmi ortadan kaldırıyor. YÖK Kanun Taslağı da bu sakıncalardan uzak kalamamış, pek çok konuda ayrıntılı düzenlemeler içermiştir.

Her ne kadar 2547 sayılı kanunda önemli eksiklikler bulunsa da, mevcut haliyle demokratik bir üniversite yönetimine engel olmamakta, ancak anti demokratik bir yönetime müsaade etmektedir. Gerisi yöneticilerin anlayışına ve yönetim kültürüne kalmaktadır. İsterlerse dekanları, bölüm başkanlarını, anabilim dalı başkanlarını seçimle belirleyerek atayabilirler. İsterlerse kararları senato, yönetim kurulu, fakülte kurulu gibi kurulları çalıştırarak alabilirler.

Diğer taraftan kanunun emrettiği konular da tamamen kanun koyucunun arzu ettiği şekilde gerçekleşmeyebiliyor. Bir örnek vermek gerekirse, 2574 sayılı kanun akademik rekabete, yükselme ve atamalarda ehliyet ve liyakate dayalı bir düzenleme yapmasına ve bunu ayrıntılı şekil şartlarına bağlamasına rağmen, mevcut alışkanlıklar, yandaşlık ve patronaj ilişkileri gibi faktörler kanun koyucunun amaçlarının gerçekleşmesini önlemiştir. Bunun sonucunda akademisyenlerin üniversitelere dağılımında beklenen olumlu etkiler sınırlanmıştır. Bu ve benzeri konuların bilinmesine rağmen, yeni taslakta yasal düzenleme ile rekabet ortamı oluşturma çabası içine girildiği görülmektedir.

Tabi ki iyi bir çerçeve kanuna ihtiyaç vardır. Ancak iyi kanundan ziyade iyi uygulayıcılara daha fazla ihtiyaç vardır. Yükseköğretim camiası alışkanlıklarını değiştirmek için içsel bir zorlama içine girmeli ve iyi uygulayıcılara dönüşmelidir.

Değerli Mesai Arkadaşlarım, Saygıdeğer Konuklar, Türkiye son yıllardaki endüstri ve ticaretteki gelişmelere paralel olarak bilim ve teknolojide de büyük atılım içinde olduğu müşahade edilmektedir. Üretim ve dış ticarette yaşanan büyük patlama ülkemizde üniversite sayılarına, makale ve yayın sayılarına yansımış görünüyor.

Siyasal otoritenin yakın geçmişte bilim politikasında değişiklik yaparak Arge harcamalarını teşvik etmesi ve bilim ve teknoloji çalışmalarına büyük kaynak ayırması bu alandaki gelişmeleri teşvik etmiştir. Tübitak’a önemli miktarlarda kaynak aktarması, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı kurması bunu açıkça göstermektedir. Ayrıca Kalkınma Bakanlığı ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının bilimsel alt-yapı projelerine katkısı da tabi…

Açıkça bilinmektedir ki, bilim ve teknolojideki gelişmeler tesadüfî değildir. Ar-Ge harcamalarının ve bu alanda çalışan bilim adamı, mühendis, teknisyen gibi personel sayısının bir fonksiyonudur.

Bilindiği gibi, ABD, Japonya ve Almanya gibi ileri düzeyde gelişmiş ülkelerde ortalama AR-GE harcaması GSYİH'nın yaklaşık %3’ü civarında olup, bu oran diğer AB ülkelerinde yaklaşık yüzde 2. 2 civarındadır. AB Lizbon stratejisi ile bu oranı yakın gelecekte %3’e çıkarmayı hedeflemektedir.

Türkiye'nin AR-GE' ye yönelik harcamaları ise düzeltilmiş rakamlarla 2013’te henüz %1’in üstüne çıkmıştır. Eski verilerle ise hala %0, 8 civarındadır. Üstelik bu oranın içinde özel sektörün payı oldukça düşüktür. Ancak sevindirici olan şey ülkemizde bu alanda gerçekleştirilen nicel birikimin nitel bir sıçrama yapacak aşamaya gelmiş olmasıdır. Böyle gittiği takdirde 2023 yılında Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunun 100. Yılında ülkemizin gelişmiş ülkeler grubuna katılacağı çok muhtemeldir. Çünkü yavaş yavaş kendimize olan güvensizlik sorununu aşmaya başlıyoruz. Bu bilim ve teknolojiye katkı yapabileceğimizi, insanlığa bu açıdan katkı yapabileceğimizi göstermektedir.

Bizde eksik olan nedir?

Bugüne kadar araştırma alt-yapısı, lab. Makine ve teçhizat eksikliği vardı. Ayrıca ciddi miktarda finansman ve araştırmacı eksikliği de mevcuttu. Şimdilerde ise, çok ciddi bir araştırma alt-yapısı, araştırmacı ve finansman desteğine sahibiz. Geriye ne kaldı? Geriye istek ve özgüven eksikliği kalıyor. En önemli faktör istektir. Çalışma şevki, araştırma merakı.

Günümüzde üniversitelerimizin gerçekleştirdiği araştırmalardan, projelerden, yayınlardan yeterli patent üretemediği, know how geliştiremediği, yapılan yayınların etki değerinin düşük olduğu yolunda Cumhurbaşkanından sokaktaki vatandaşa kadar bir yakınma ve şikâyet söz konusu olmaktadır. Bu yakınma ve şikâyetlerin haklılık payına baktığımızda üniversitelerimize haksızlık yapıldığını, bu konuda aceleci davranıldığını müşahade ediyoruz. Dünyadaki mevcut müktesebat iktisap edilmeden, literatüre önemli katkıları yapmak mümkün görülmemektedir. Bugün ulaştığımız yayın seviyesi nispeten yüksek olmasına karşılık, gerçekleştirdiğimiz araştırmalar, projeler, yayınlarımızı amaç bakımından incelediğimizde; belirli bir sorunu çözmekten ziyade çoğunlukla akademik derece almaya odaklı oldukları görülecektir. Dolayısıyla sonuçta akademik derece üretilmektedir. Bir sorunu çözmeye, bir teknoloji veya bir ürün geliştirmeye odaklandığımızda o zaman sonuç hasıl olacaktır. Ancak marifet iltifata tabidir. Bilgi ve teknoloji üreten bilim insanları hak ettikleri ödül ve saygıya kavuştuklarında her şey farklı olacaktır.

Bugün Artvin’de dahi ciddi bir araştırma alt-yapısına ve araştırmacıya sahibiz. Ancak araştırma verimliliği konusunda bu kadar iyimser olamıyoruz.

Merkezi araştırma lab. Tamamlanmış, ancak kazanılan projelerde ciddi düşüşler var. Sosyal projelerden ise henüz haber yok.

Akademik birimlerimizin sayısı her geçen gün artıyor, ancak sempozyumlarımızın, panellerimizin, konferanslarımızın sayısı aynı hızda artmıyor.

Akademik birimlerimiz içe dönük seminerlerde de yaya kalmıştır. Bütün ısrarlarımıza ve çabalarımıza rağmen Bölüm içi seminerleri ve çalıştaylar yapılmadı. Bu demektir ki araştırma görevlilerinin yetişeceği akademik ortam kısıtlı. Sadece ders vererek sosyal sorumluluklarımızı idrak edemeyiz.

Son bir yıl içersinde üniversitemiz öğretim üyeleri için cazip hale gelmiş olacak ki öğretim üyesi sayımız hızla artarak …. ulaşmıştır. Profesör, Doçent, Yardımcı Doçent, Araştırma Görevlisi, Uzman, Öğretim Görevlisi, Okutman atamalarının yoğunlaştığını ve bu doğrultuda Artvin Çoruh Üniversitesi’nin akademik kadrosunun kalite düzeyinin evrensel standartlara yaklaştığını ifade etmeliyim. Üniversitemizi fiziksel altyapısını tamamlamış, üniversite-kent işbirliğini sağlamış olarak pek yakın bir gelecekte; çevre ve sosyal sorunlara duyarlı, çözüm üreten, eğitim, bilim ve sanatta iyi bir üniversite haline getirebileceğimize inanıyoruz.

İçinde bulunduğumuz akademik yılda pek çok bölümümüz ilk defa mezun veriyor.

Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Sınıf Öğretmenliği 2. Öğretimi ve Fen Bilgisi Öğretmenliği 1. Ve 2. Öğretimi, Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Ve Sosyoloji Bölümleri ilk defa mezun verecekler.

Önümüzdeki akademik yılda pek çok yeni bölümü ve programı öğretime açıyoruz. Mühendislik Fakültesi bünyesinde Çevre Mühendisliği,

İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi bünyesinde İktisat ve Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümleri, Sağlık Yüksekokulu bünyesinde Beslenme ve Diyetetik Bölümü,

Meslek Yüksekokullarımız bünyesinde yeni programlar.

Az sonra ödül törenine geçeceğiz ve Profesör ve Doçent unvanı alan öğretim üyelerimize akademik giysilerini giydireceğiz. Üniversitemiz tarafından üçüncüsü gerçekleştirilen törende SCI, SCI-EXPANDED, AHCI ve SSCI gibi dergilerde uluslar arası çalışmalara imza atan bilim insanlarına “Bilimsel Teşvik Ödüllerini”;vereceğiz. Umulur ki çam sakızı çoban armağanı niteliğinde olan teşvik ödüllerimizin manevi değeri maddi değerinin çok çok üzerinde olur ve bilim insanlarımızın çalışma azmini ve şevkini artırır.

Sizlere heyecan verici projelerden bahsederek konuşmama son vermek istiyorum.

İlk projemiz içinde bulunduğumuz Şehir Yerleşkesinde bir merkezi kütüphane ki ondan şehir halkının da yararlanmasını diliyoruz. Halkı buna teşvik edeceğiz. Şu sıralarda proje hazırlığı ile meşgulüz. İkinci projemiz, içinde canlı kelebek bölümü de olan yaban hayatı müzesi ve herbaryum projesidir. ” dedi.

Tören, Profesörlük ve Doçentlik unvanı alan akademisyenlere cübbelerinin giydirilmesi ve 2012 yılı içerisinde ki akademik çalışmaları nedeniyle öğretim görevlilerine ödüllerinin verilmesiyle sona erdi.

comments powered by Disqus

Hopam.com'un notu: Okuduğunuz haber sitemize 03.05.2013 tarihinde Tolga Gül tarafından girilmiştir. Her ne kadar yayın ilkelerimiz doğrultusunda belli bir süzgeçten geçirmiş olsak da haberin yazım kurallarına ve etik teamüllere uygunluğu, içeriğinin doğruluğu ve tarafsızlığı Hopam.com tarafından garanti edilmemektedir. Bununla birlikte, haber metni veya ilgili diğer materyalleri kısmen ya da tamamen kopyalanması, yayımlanması, uyarlanması, çevirisinin yapılması, değiştirilmesi ve başka yayın organlarında paylaşılması söz konusu muhabirin iznine tabidir.
Benzer Haberler
Benzer içerik bulunamadı.


En Çok Okunan Eğitim Haberleri
 » Hopa Özel Eğitim Okulu İnşaatında İ...
 » Yusufeli’nde Öğrencilere Su Tasarru...
 » Kemalpaşa’da Müdürler Kurulu Toplan...